
Müstakil, bahceli bir evde oturuyorum. Üstelik Silifkenin içinden geçen göksu nehrine yaklaşık 100 metre mesafede
Hayır zenginlikten değil
Birincisi şans (ilâhi sebepler)
Her emekli gibi anne baba birikimi
Ikincisi Imar
Teknik sebepler
Burada bir gülesim geldi
Sokağımız imarda öyle bir planlanmış ki
Şehrin göbeğinde olmasına rağmen (Bundan 50 yıl ve öncesi Silifkenin Merkezi imiş)
Sağımız, solumuz, önümüz, hatta arkamız 5 ve 7 katlara imarlı iken bizim sokak 4 kata imarlı olmuş. (Buda ayri bir soru işareti
Kim yaptı ise hainliğine yapmış
Ama yok ya benim işime geliyor bu durum)
Dolayısıyla müteahhitler zarar ederiz diye bizim sokağa girmeye cesaret edemedi
Google Earth in uydu haritasından şehir merkezine bakarsanız en yeşil alanla taralı olan sokak bizimkisi
Bizim sokağa giremeyenler (müteahhitler)
Kentin en yeşil alanlarına (Saricalar, Sayagzi, Taşucunda ki limon portakal ve zeytin bahçeleri)girdiler.
Herneyse zaman zaman sosyal medya da bahçemizin resimlerini paylaşıyorum.
Yahu o sokakta öyle bir bahçe yok diye yorum yapanlar, hatta meraktan gelip bakanlar bile var
Efendim bu sokakta bizim ikamet ettiğimiz ev diğer evler gibi yola sıfır değil.
Annemin doğup büyüdüğü tek katlı taş bina ise evimize ve avluya bahçe duvarı görevi yapmakta.
Bazen bu taş binayı restore etmek istiyorum.
Ama devlet maalesef konak özelliği taşımayan ama konaklar ile aynı yaşta olan bu evleri tescillemiyor
Asil konuya girelim
Karantina günlerinde benden mutlusu yok, çünkü bahceli mustakil bir evimiz var
Ve nefes alabiliyoruz…
Birde şezlong falan mi alsam diyorum
Guneslensem
Gelsin bol D vitaminleri falan…
Instagram paylaşımları
Arasira alışveriş için dışarı çıktığımda
Balkonlarda dışarıyı izleyen çocuklar görüyorum
Modern hapisaneye dönüşmüş binalar
Çocuklar için üzülüyorum
Enerjilerini bosaltamiyorlar….
Sosyal medyada ise bahçelerinin resimlerini paylaşan insanlar beni mutlu ediyor
(Cok degil bir ay oncesinde yemek, beş yıldızlı otel tatilleri, seminer hatıraları falan paylaşırdı)
Tokat gibi yuzumuze vurulan gerçekler
Listelersek yazmaya derman kalmaz
Ama şunu çok iyi biliyorum
Doğaya Dönüş başladı
Sosyal mesafeden dolayı atamadığımız kötü enerjimizi
Doğanın bizlere sundukları ile gideriyoruz karantina günlerinde
Ve doğaya teşekkür ediyoruz…
Geçmiş dönemlerde Silifke de bir konudan dolayı eleştiri topuna tutulmustum
Çevreci guruplar ve TMMOB tarafından
O günler geliyor aklıma
Bilmeyenler için söyleyeyim ben peyzaj mimarıyım
Yani doğa mimari
Bir kaç yıl öncesinde, nükleer santraller, balık çiftlikleri, tersane gibi konulara ses çıkaramadığım için elestirilmistim
Hatta birileri bu sessiz turumumdan dolayı bana parmak sallayıp
Sen cezanı cekeceksin gibilerinden
Tehdit kasideleri savurmustu
Tepkisiz kaldım
Doğa mimarına doğayı öğretmek tereciye tere satmanın başka bir paralel boyutudur…
Biz peyzaj mimarları diğer mimarlık ve mühendislik dallarından biraz farklı eğitim alırız.
Teknik derslerin yani sıra, iklim değişikli, su kirliliği ve kontrolü, dendröloji, botanik vs gibi insan,doğa ve diger canli turleri, ortak yaşam vs gibi alanlarda da eğitiliriz.
Benim ise iklim değişikliği ilgi alanım
Dr Baran Bozoglunun bir kitabında inşaat ile yaratılan alanlar yüzde 6,5 gibi bir oranla sera gazi etkisi yaratiyor ki. Buda dunya isisinin 20 yilda bir 1-2 derece artmasina neden oluyor
Demem o ki, kar edecegiz diye diktiginiz hani o binalar, lux rezidanslar varya herbiri nükleer santral kadar tehlikeli.
Deniz kenarlarını işgal eden, dev siteler yapan, kamusal alan olan plajlara halkı sokmayan ama balık cifligine sıra gelince en iyi çevreci kesilip bana parmak sallayan arkadaş, deniz kenarinda oturdugun sitede ki evlerin her biri en az bir balık çiftliği kadar kirletiyor denizi
Ben çevrecilik adı altında siyasi kavga edenlerden değilim
Varsın siyasetiniz sizin olsun
Ben doğa için kavga eden bir doğa mimarıyım
Umarım bu karantina günlerinde doğa ile oynanan bu oyun yüzünüze bir tokat gibi çarpar
Zaman zaman babamla konular üzerinde tartisiriz
Baba inşallah insanlar bir nebze olsun akıllanırlar ve ders cikartilar, dediğimde
Babam bana söyle dedi
Insanoğlunun gözü doymaz kizim
Insan oğlunun gözünü bir toprak doldurur
Oda ne zaman biliyor musun
Öldüklerinde….
Ama benim balkondan dışarıyı izleyen çocuklardan umudum var….